Öğrenen Sürümü
Eğitici Sürümü
Öğrenen Sürümü
Eğitici Sürümü
Bu Modülün temel amacı, haber izleyicilerinin tutumları, alışkanlıkları ve tercihleri, haberlerle ilgili konulardaki farkındalıkları, ülkeler arasında, zaman içinde ve demografik faktörlere bağlı olarak haberlere yönelik tutum ve davranışların nasıl değiştiği hakkında genel bir farkındalık yaratmaktır.
İkincil amaç, bu Modülün içeriğini başkalarını eğitmek için kullanmak isteyen eğitmenlere rehberlik etmektir. Haber tüketim eğilimlerini anlamak, aynı zamanda, mez/dezenformasyonla mücadele için en etkili araçların seçilmesine ve haber okuryazarlığı müfredatı için en uygun içeriğin geliştirilmesine de yardımcı olur.
Bu Modülde bu amaçlarla tercih edilen haber kaynakları, tercih edilen erişim noktaları, haber medyasına duyulan güven, yanlış bilgi kanalları ve bu konuda duyulan endişeler, haber formatı konusundaki tercihler, haber okuryazarlığının tutum ve davranışlar üzerindeki etkisi ve konunun nasıl öğretileceğine ilişkin yönergeler ele alınmaktadır.
Bu modülü başarıyla tamamlayan katılımcılar şunları yapabilirler:
Ek olarak, bu modülü başarıyla tamamlayan eğitmenler, konu ile ilgili eğitim kılavuzlarının yanı sıra hedef grupların özelliklerine göre içerikte değişiklik yapılması gerektiğini anlar.
Bu Modül aşağıdaki bölümlerden oluşur:
Modülün ana hedefleri, içerik ve öğrenme çıktıları Modülün Tanımı bölümünde açıklanmıştır. Öğrenenler için Yönerge, öğrenenler için yönlendirme ve önerileri içerir. Eğitmenler için Yönerge, eğitimin farklı aşamalarında eğitmenlere rehberlik eder ve konuyu öğretirken faydalı olabilecek ipuçları sağlar. İçerik, tüm çalışma materyallerini ve ilgili alıştırmaları içerir. Test, katılımcıların kendilerini ve ilerlemelerini test edebilmeleri için hazırlanmıştır. Genellikle çoktan seçmeli veya doğru/yanlış sorularından oluşur. Kaynakça, yararlanılan kaynaklar ve önerilen kaynaklar şeklinde iki bileşenden oluşur. İçerik hazırlanırken yararlanılan ve atıf yapılan kaynaklar Kaynakça başlığı altında listelenmiştir. Ek Kaynakça, konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler için okunması önerilen kaynaklar ve izlenmesi önerilen videoların bir listesinden oluşur.
Öğrenenlerden içeriği dikkatle okumaları, önerilen videoları izlemeleri ve alıştırmaları yapmaları beklenmektedir. Daha fazla bilgi gereksinimi duydukları konularda kaynakçalarda listelenen kaynaklara başvurabilirler. İçerik üzerindeki çalışmalarını tamamladıktan sonra, ilerlemelerini değerlendirmek için modül sonundaki testi yapmaları önerilir. Test sonuçlarına göre gerekirse çalışma materyali yeniden gözden geçirilebilir.
Eğitmenler için yönerge, katılımcıları küresel haber tüketim eğilimleri ile ülke, zaman, kültür ve demografik özelliklere göre değişen haber tutum ve davranışları konusunda eğitmek için bu Modülün içeriğinin nasıl kullanılacağına ilişkin öneriler ve ipuçları içerir.
Eğitim başlamadan önce ampirik veriler ve grafiklerle (resim ve video klipler) zenginleştirilmiş bir sunum (PowerPoint/Prezi/Canva) hazırlanması önerilir. Küresel verilerin yanı sıra ülkeye özel verilerin de ayrıntısıyla sunulması önerilir.
Bu sık güncellenmesi gereken bir Modüldür. Reuters'in en son yıllık raporu global gelişmelerle ilgili güncellemeler konusunda en uygun kaynaktır. Eğitim verilen ülke Reuters anketinde yer alıyorsa, ülkeye özel ayrıntılar da bu raporlardan alınarak sunumlara ekleyebilir. Söz konusu ülke Reuters örnekleminde yer almıyorsa, ulusal veriler için başka kaynaklar araştırılması tavsiye edilir.
Konuya ısındırmak amacıyla başlangıçta Kahoot veya Mentimeter gibi araçlar kullanılarak katılımcılara konuyla ilgili genel ve kısa bazı sorular (3 ile 5 soru) yöneltilebilir. Böyle bir başlangıç katılımcıların konuyla ilgili mevcut bilgi düzeyleri hakkında bilgi de sağlayacaktır.
Eğitim sırasında çeşitli öğretim yöntemleri bir arada kullanılabilir:
Katılımcıları sürece dahil etmenin ve öğrenecekleri şeyler hakkında ortak beklentiler oluşturmanın etkili bir yolu, konuyla ilgili birkaç ön soru sorarak düşünme ve tartışma olanağı yaratmaktır. Örneğin katılımcılara son on yılda haber davranışlarındaki değişiklikler konusundaki düşünceleri sorulabilir.
Amaç netleştirilmelidir. Bu dersin amacı haber izleyicilerinin tutumları, alışkanlıkları, endişeleri, farkındalıkları ve tercihleri ile ülkeler, zaman, kültür ve demografik özellikler ile haber davranışları arasındaki ilişki konusunda bir anlayış geliştirmektir. Isınma sorularının ardından amaç ve hedefleri netleştirmek daha kolay olacaktır.
İçeriği sunarken katılımcılarla etkileşim sağlanmalı ve katılımcılar aktif katılım için teşvik edilmelidir.
Dersin kısa bir özeti yapılarak verilmek istenen en önemli mesajların tekrarlanmasını sağlayacak birkaç soru sorulabilir.
Tartışmalardan sonra, katılımcıların, bireylerin haber tüketim davranışlarını etkileyen çok sayıda değişiklik ve faktör (zaman, ülkeler ve demografik özellikler) olduğunu bu konudaki bilgilerin hedef kitleye uygun bir eğitim geliştirmek için değerli olduğunu andıklarından emin olun.
Haber izleyicilerinin tutumları, alışkanlıkları ve davranışları hakkında bilgi edinmek, değişen haber ortamını, ülke ve yaş gibi demografik özellikler temelli farklılıkları anlamak için önemlidir. Bu tür bilgiler, mez/dezenformasyon ile mücadele için en etkili araçların seçilmesine ve haber okuryazarlığı müfredatı için en uygun içeriğin geliştirilmesine yardımcı olur.
Oxford Üniversitesi'ndeki Reuters Gazetecilik Araştırmaları Enstitüsü, 2012'den bu yana çeşitli ülkelerde haberlerin nasıl tüketildiğine dair yıllık raporlar yayınlamaktadır. Bu raporlar, farklı kıtalardan düzinelerce ülkede binlerce kişi üzerinde yapılan anketlere dayanılarak hazırlanmakta (Örneğin 2016'da 26 ülkeden yaklaşık 50.000 kişi, 2018'de 37 ülkeden 74.000'den fazla kişi, 2020'de 40 ülkede 80.000'den fazla kişi) ve kapsamlı bilgi sunmaktadır.
Reuters’un raporları, dünyadaki haber tüketimine ilişkin devam eden en kapsamlı karşılaştırmalı çalışmadır. Avrupa odak noktası olmakla birlikte Reuters'in raporlarında Asya, Latin Amerika, Afrika ve Kuzey Amerika'dan ülkeler de yer almaktadır. Son beş yılın raporlarının ana bulguları burada özetlenmiştir.
2020 raporundaki verilerin çoğu, Covid-19 virüsü ankete dahil olan birçok ülkeyi vurmadan önce toplanmıştır, bu nedenle 2020 raporu büyük ölçüde pandemi öncesi eğilimlerin bir görüntüsünü vermektedir. Bununla birlikte, Covid sonra değişikliklere dair bir fikir edinmek için anketin önemli kısımları, Nisan 2020'nin başlarında (pandemi salgınından sonra) altı ülkede (İngiltere, ABD, Almanya, İspanya, Güney Kore ve Arjantin) tekrarlanmıştır. Pandemi sonrası bulgular gerektiğinde ayrıca ele alınacaktır.
2012-2017 yılları arasında, çoğu ülkede insanların haber almak için kullandıkları kaynaklara ilişkin tutarlı bir örüntü görülmektedir. En sık kullanılan kaynaklar televizyon haberleri (2016'da yaklaşık %70) ve çevrimiçi haberler (2016'da yaklaşık %75) iken basılı gazetelerin kullanımı önemli ölçüde azalmıştır (2016'da yaklaşık %40'tan %25'e düşmüştür). Bu alandaki en büyük değişiklik, Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya siteleri aracılığıyla erişilen haberlerin artması olmuştur (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 8; 2017, p. 10). Sosyal medyayı haber kaynağı olarak kullandığını söyleyenlerin oranı ABD'de %46'ya yükselmiş (2013'ten 2016'ya neredeyse iki katına çıkmıştır), Avrupa'da ise ülkeler arasında bazı farklılıklar gözlemlenmiştir (Örneğin, İngiltere %35 ve Almanya %31). 26 ülkeyi kapsayan örneklemde, 2016'da, sosyal medyayı ana haber kaynağı olarak kullandığını söyleyenlerin oranı %12 iken, bu oran Avustralya (%18) ve Yunanistan'da (%27) daha da yüksektir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 7-8).
Veriler, haberler için kullanılan kaynaklarda önemli kuşak ayrımları göstermektedir. Tüm ülkelerde, genç grupların ana haber kaynağı olarak sosyal medyayı ve dijital medyayı kullanma oranları çok daha yüksek iken, daha yaşlı gruplar eski alışkanlıklarına (TV, radyo ve basılı yayın; en önemlisi televizyon haberleri) bağlı kalmaktadır. 2017'de 18–24 yaş grubundakilerin üçte biri (%33), sosyal medyanın ana haber kaynağı olduğunu söylemektedir. Bu oran, çevrimiçi haber sitelerinden (%31) ve TV haberleri ile basılı gazetelerin toplamından (%29) daha fazladır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2017, p. 7, 10).
Haber uygulamaları, e-posta bültenleri ve mobil bildirimler önem kazanmaya devam ederken, televizyon 2018'de de birçokları için kritik bir haber kaynağı olmaya devam etmiştir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 9). Son dokuz yılın Reuters verilerinin değerlendirmesi ise, anketin kapsadığı birçok ülkede en sık kullanılan haber kaynağının televizyonu geride bırakan çevrimiçi haberler olduğunu göstermektedir. Basılı gazetelerin kullanımı düşmeye devam ederken, sosyal medyanın kullanımı keskin bir yükseliş gösterdikten sonra dengeye oturmuştur (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 11).
Sosyal medyanın haber almak için kullanımı, yıllar süren bir büyümenin ardından bazı ülkelerde düşmeye başlamıştır. 2018 yılında birçok ülkede büyüme durmuş veya tersine dönmüştür. Örneğin ABD'de, haber almak için haftalık sosyal medya kullanımı 2013'te %27'den 2017'de %51'e yükselmiş ve 2018'de önemli ölçüde gerileyerek %45'e düşmüştür (-6). Birleşik Krallık'ta kullanım 2013'te %20'den 2017'de %41'e yükselmiş, ardından 2018'de %39'a düşmüştür. Brezilya'da düşüş 2016'da başlamış gibi görünmekle birlikte kullanım hala %65'in üzerindedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 9-10).
2019'da birçok ülkede insanlar önceki yıllara göre Facebook'ta daha az, WhatsApp ve Instagram'da daha fazla zaman geçirmeye başlamıştır. Bununla birlikte, Facebook hala haber almak için açık ara en önemli sosyal ağ olmaya devam etmektedir. Ayrıca haber paylaşmak için mesajlaşma uygulamalarının kullanımında bir artış görülmektedir. WhatsApp, Brezilya (%53), Malezya (%50) ve Güney Afrika (%49) gibi ülkelerde haber tartışmak ve paylaşmak için birincil ağ haline gelmiştir. Haberleri ve siyaseti tartışan herkese açık ve özel Facebook Grupları Türkiye'de (%29) ve Brezilya'da (%22) popüler hale gelmiştir, ancak Kanada (%7) veya Avustralya (%7) gibi Batı ülkelerinde çok daha az kullanılmaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 9).
Kaynak: Pixnio
Haber paylaşmak amacıyla mesajlaşma uygulamalarının kullanımının hızla artmasını sağlayan başlıca iki faktör vardır. Birincisi, Facebook ağlarının zamanla fazlasıyla büyümesi ve insanların artık bazı içerikleri Facebook’da paylaşmak konusunda kendilerini rahat hissetmemeleri ile ilgilidir. Bu yüzden tartışmaları yakın bir arkadaş çevresiyle konuştuklarından emin olabilecekleri mesajlaşma uygulamalarına taşımaya başladıkları görülmektedir. İkincisi, WhatsApp gibi şifreli mesajlaşma uygulamalarının özgür ifade (örneğin siyasi görüşlerin özgür ifadesi) için nispeten daha güvenli bir yer olduğunu kanıtlamasıdır. Bu özellikle Türkiye, Malezya, Hong Kong gibi otoriter ülkelerde önemli bir faktördür. Reuters'in anket bulguları, WhatsApp gibi ağların kullanımı ile siyasi mesajların yayınlanmasının güvenliği konusunda ifade edilen endişeler arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 12-13).
COVID-19 tecritleri sürecinde medya alışkanlıkları önemli ölçüde değişmiştir. Salgının başlamasından önce ve sonra (hem Ocak hem de Nisan 2020'de) yalnızca altı ülkede yürütülen daha küçük boyutlu bir anket çalışması şunları göstermiştir: Daha fazla insan canlı yayın yapan televizyon haberlerine (altı ülkenin tamamında haftalık TV haber tüketimi ortalama yüzde beş artmıştır) ve çevrimiçi olarak güvenilir haber kaynaklarına yönelmiştir. Ancak, televizyon ve çevrimiçi sitelerle birlikte haber bulmak ve paylaşmak için sosyal medya kullanımı da önemli ölçüde artmıştır (+5). Bunlara ek olarak, tecrit süreci birçok kişinin çevrimiçi gruplara katılması veya ilk kez video konferansa katılmasıyla yeni dijital araçların kullanımını da hızlandırmıştır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 10-13).
Reuters'in 2018 anketine katılanların büyük çoğunluğu (%65), bir haber sitesine veya uygulamasına giderek haberlere doğrudan erişim yerine yan kapıdan ulaşmayı tercih etmektedir. Katılımcıların yarısından fazlası (%53) haberlere sosyal medya veya haber toplayıcılar (news aggregators) gibi sıralama algoritmaları kullanan arayüzler aracılığıyla erişmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 13).
Ancak bu konuda önemli ülke farklılıkları da görülmüştür. Finlandiya'da (%65) ve Norveç'te (%62) yanıt verenlerin üçte ikisi doğrudan bir web sitesine veya uygulamaya gitmeyi tercih ederken Şili'de (%43), Bulgaristan'da (%42) ve Malezya'da (%40) katılımcıların onda dördü sosyal medya aracılığıyla erişimi tercih etmektedir. Güney Kore'de, katılımcıların %47'si haberlere arama yoluyla, %30'u bir haber toplayıcı aracılığıyla ve yalnızca %5'i doğrudan bir haber web sitesine veya uygulamasına giderek erişmeyi tercih ettiğini söylemektedir. Japonya'da Yahoo! ana haber portalıdır. Tercih edilen erişim noktalarındaki bu farklılıklar kritik öneme sahiptir. Kuzey ülkelerinde yayıncıların okuyucularıyla hala doğrudan ilişkileri olduğu görülmektedir. Koreli ve Japon yayıncılar ise izleyicilere erişmek için üçüncü taraf platformlara çok daha bağımlı bulunmaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 14).
Kaynak: Wikimedia Commons
Çevrimiçi haberlere erişim noktaları açısından, 2020'de giderek daha fazla sayıda insanın, başlangıçta yoğun olarak gençler tarafından kullanılan çeşitli dijital platformları benimsediği görülmektedir. Tüm ülkelerde, katılımcıların dörtte birinden biraz fazlası (%28) haber yolculuğuna bir web sitesi veya uygulama ile başlamayı tercih etmekte ve bunu sosyal medya (%26) izlemektedir. 18-24 yaş arası (Z Kuşağı) haber markalarıyla daha da zayıf bir doğrudan bağlantıya sahiptir (%16) ve haberlere sosyal medya aracılığıyla erişmeyi tercih etme oranı (%38) neredeyse iki kat daha fazladır. Tüm yaş grupları arasında, haberler için Instagram kullanımı 2018'den bu yana iki katına çıkmıştır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 23).
Bulgular, daha fazla insanın haberleri editörlerden ziyade algoritmalar aracılığıyla keşfettiğini göstermektedir. 2017'de ankete katılanların yarısından fazlası (%54), haber seçmek için editörler veya gazeteciler (%44) yerine algoritmaları kullanan yolları tercih etmişlerdir. Bu durum, çoğunlukla akıllı telefon kullananlar (%58) ve daha genç kullanıcılar (%64) arasında daha da yaygındır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2017, p. 23).
Birçok insan çevrimiçi haberler için sosyal ağlara ve haber toplayıcılara yönelmektedir. Toplayıcılar hem güncelleme hızı hem de birden fazla kaynağı tek bir yere getirme kolaylığı nedeniyle tercih edilirken, sosyal ağlar etkileşim için tercih edilmektedir. Öte yandan, katılımcılar algoritmaların olası olumsuz etkileri üzerinde bazı endişelerini de dile getirmektedir; Norveçliler ve İngilizler, anahtar bilgilerin veya meydan okuyan bakış açılarının algoritmik olarak yönlendirilen bir filtre balonunda kaybolmasından en çok çekinenler arasındadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 11-12).
Kutuplaşma, mez/dezenformasyon ve düşük güven, bugün haber endüstrisinin karşı karşıya olduğu tek sorun değildir. Ayrıca haberden kaçınma ve aşırı haber yüklemesi sorunları da görülmektedir. Reuters'in 2019 anketinden elde ettiği veriler, katılımcıların neredeyse üçte birinin (%32) aktif olarak haberlerden kaçındığını ortaya koymaktadır. 2017 verileriyle karşılaştırıldığında, can sıkıntısı, öfke veya üzüntü nedeniyle Brexit'e ilişkin haberlerden kaçınmanın örneklem genelinde 3 puan ve Birleşik Krallık'ta 11 puan arttığı görülmektedir. Bireyler, ruh hallerini olumsuz etkilediği için (%58), olayları değiştirmek konusunda kendilerini güçsüz hissettikleri için, ya da haberin doğruluğuna güvenemedikleri için haberlerden kaçındıklarını belirtmektedirler. Haberden kaçınma en yüksek Hırvatistan (%56), Türkiye (%55) ve Yunanistan'da (%54) görülmektedir. Haber okumanın genellikle bir görev olarak görüldüğü Japonya'da kaçınma oranı (%11) en düşüktür (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 10, 26; 2017, p. 9).
Benzer şekilde, katılımcıların yaklaşık üçte biri (%28), bugünlerde çok fazla haber olduğunu ve sürekli haber güncellemeleri ve farklı bakış açıları ile karşılaşmanın gerçekte neler olup bittiğini anlamayı zorlaştırdığını ifade etmektedir. Yaygın bir şikayet, aynı hikayenin veya aynı haberin çelişkili versiyonları ile karşılaşma konusundadır. Aşırı yük algısı ABD'de en yüksek (%40), Danimarka (%20) ve Çek Cumhuriyeti (%16) gibi daha az yayıncıya sahip ülkelerde daha düşüktür (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 26).
Bazı kişilerin haberlerden kaçındığına veya haber miktarından yıprandığına dair kanıtlar, yavaş haber (slow news) ve yapıcı gazeteciliğin (constructive journalism) yanı sıra açıklayıcı gazetecilik (explanatory journalism) gibi yeni girişimlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 27).
Sosyal ağlar sadece keşfetmeyi değil, haberleri tartışmayı ve paylaşmayı da teşvik etmektedir. İnternet haber kullanıcılarının yaklaşık dörtte biri (%24) ortalama olarak haftada bir kez sosyal medya aracılığıyla siyaset, işletme, teknoloji veya çevre gibi konularda haber paylaşmaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 10).
Araştırma bulguları çoğu insanın ağırlıklı olarak onayladıkları (Finlandiya, Avustralya ve ABD) haberleri paylaştıklarını göstermektedir. Bu durum insanların maruz kaldığı olumlu haberlerin miktarını etkileyebilmektedir. Buna karşılık, Birleşik Krallık'taki paylaşımcıların daha alaycı oldukları ve hoşlanmadıkları şeyleri paylaşmaya nispeten daha yatkın oldukları saptanmıştır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 10).
Reuters'in 2020 araştırması, çoğunluğun (%60) belirli bir bakış açısı olmayan haberleri tercih ettiğini ve yalnızca bir azınlığın (%28) görüşlerini paylaşan veya güçlendiren haberleri tercih ettiğini göstermektedir. Geleneksel beklentilerin gazetecilerin tarafsız haberler üretmesi gerektiği yönünde olduğu düşünüldüğünde bu şaşırtıcı değildir, ancak ülkeler arasındaki farklılıklar dikkat çekicidir. Tarafsız haber tercihi, güçlü ve bağımsız kamu yayıncılarına sahip ülkeler olarak tanımlanabilecek Almanya, Japonya, Birleşik Krallık ve Danimarka'da en yüksektir. Daha yanlı (tarafgir) haberlere yönelik tercih ise, İspanya, Fransa ve İtalya'da en yüksektir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 15).
Hem siyasetin hem de medyanın yıllar içinde giderek daha partizan hale geldiği ABD'de, Reuters araştırmacıları, kendi bakış açılarını paylaşan haberleri tercih ettiğini söyleyen kişilerin oranında bir artış (2013'ten 2020'ye yüzde altı puan artış) saptamıştır. Aksine, zaman içinde Birleşik Krallık'ta kendi bakış açılarını paylaşan haberleri tercih edenlerin oranı altı puan düşmüştür. Anket verileri ayrıca, ülkeler arasında gençlerin hiçbir bakış açısına sahip olmayan haberleri tercih etme olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 16-17).
Gerçekte çoğu insan, güvenebilecekleri haberleri, mevcut görüşlerine meydan okuyan veya destekleyen bir dizi fikirle karıştırmayı sever. Ancak Reuters'in 2020 araştırması, aşırı siyasi görüşleri olanların nesnel haberlere önemli ölçüde daha az ilgi duyduğunu ortaya koymaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 17).
Tüm ülkelerde, Reuters'in 2018 anketine katılanların yarısından azı (%44) çoğu zaman medyaya güvendiklerini, ancak çoğu zaman kendilerinin kullandıkları medyaya güvenme olasılıklarının daha yüksek olduğunu söylemektedir (%51). Buna karşılık, örneklemin sadece üçte biri çoğu zaman arama motorlarında buldukları haberlere (%34) güvendiklerini söylerken, sosyal medyadaki haberler daha güvenilmez (%23) olarak görülmektedir. Haberlere duyulan güven konusunda 2018 yılına ait daha ayrıntılı verilere bakıldığında, ülkeler arasında daha önemli farklılıklar görülmektedir. Finlandiya’nın (%62) Portekiz (%62) ile birlikte zirvede kaldığı görülmektedir. Yunanistan (%26) ve Güney Kore (%25) puanları 2'şer puan artmış olsa da sıralamada en altta kalmaya devam etmektedir. Başta İrlanda, Kanada, Hollanda ve Slovakya olmak üzere birçok ülkede haberlere duyulan güven önemli ölçüde artmıştır. Güvenin azalması ise genellikle siyasi gerilimle bağlantılı görülmektedir. Katalan referandumunun ardından İspanya'da güven 7 puan düşmüştür (%44). Ayrıca bölücü bir dizi seçimin ardından Avusturya'da 4 puan ve hükümetin 'sahte haberlerle' mücadele adına özel medyayı çökertmekle suçlandığı Polonya'da 5 puan düşmüştür (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 16).
Reuters'in araştırması ayrıca 37 ülkede en çok ve en az güvenilen haber markalarını ortaya koymuştur. Bulgular, uzun bir yayıncılık geçmişine sahip markaların en çok güvenilen, dijital doğan markaların ise en az güvenilenler olduğunu göstermektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 9).
2019 yılında, genel olarak tüm ülkelerde haberlere olan ortalama güven seviyesi 2 puanlık düşüşle %42 olmuştur. Katılımcıların yaklaşık yarısı (%49) kendi kullandıkları haber medyasına güvendiklerini söylemektedir. Fransa'daki güven seviyesi, Sarı Yelekliler hareketinin medyada yer almasının ardından 11 puan düşüş göstermiştir (%24). Arama yoluyla elde edilen haberlere (%33) ve sosyal medyaya güven sabit kalmıştır ancak son derece düşüktür (%23) (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 9).
Haber medyasına olan güven 2020'de de küresel olarak düşmeye devam etmiştir. Reuters'in ülkeler genelinde yaptığı 2020 anketinde, katılımcıların %38’i çoğu zaman çoğu habere güvendiklerini belirtmiştir. 2019'a göre dört puanlık bir düşüş söz konusudur (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 9). Ancak verilerde önemli ülke farklılıkları görülmektedir. Finlandiya ve Portekiz'de katlımcıların yarısından fazlası (%56) çoğu zaman çoğu habere güvendiğini söylerken bu oran Tayvan (%24), Fransa (%23) ve Güney Kore'de (%21) dörtte birden düşüktür. 2020'de sadece altı ülke %50'den fazla güven düzeyine sahip görünmektedir. Dikkate değer bazı düşüşler ülke bazında şu şekildedir: Hong Kong (-16), Şili (-15), Birleşik Krallık (-12), Meksika (-11), Danimarka (-11), Bulgaristan (-7), Kanada (- 8) ve Avustralya (-6). Avustralya'daki düşüşün şimdiye kadarki en kötü orman yangınlarından sonra başlayan sert tartışmalarla ilgisi olabileceği düşünülmektedir. Sonuç olarak, bölünmüş toplumlar medyaya daha az güveniyor gibi görünmektedir, bunun nedeni ille de gazeteciliğin daha kötü olması değil, insanların genellikle ülkelerindeki kurumlardan memnun olmaması ve belki de haber kuruluşlarının, insanların katılmadığı görüşlere sahip olmalarıdır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 14).
Koronavirüs hakkında bilgiye duyulan güven açısından, ulusal haber kuruluşları, doktorların ve sağlık kuruluşlarının gerisinde, ancak politikacıların ve sıradan insanların önünde nispeten iyi puan almıştır. COVID-19 tecritlerinin yoğun olduğu dönemde haber kuruluşlarına duyulan güvenin, sosyal medya, video siteleri ve mesajlaşma uygulamalarından iki kat fazla olduğu saptanmıştır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 12).
Reuter'in 2018 küresel anket katılımcılarının yarısından fazlası (%54), çevrimiçi haberler hakkında "neyin gerçek veya sahte" olduğuyla ilgili endişelerini dile getirmektedir. Brezilya (%85), İspanya (%69), Fransa (%62) ve ABD (%64) başta olmak üzere verilerde önemli ülke farklılıkları vardır. Bu üç ülkenin üçü de, seçim veya referandum kampanyaları dezenformasyon ve mezenformasyon’dan etkilenmiş kutuplaşmış ülkelerdir. Buna karşılık, siyasetin daha az kutuplaşma eğiliminde olduğu ve sosyal medyanın bir haber kaynağı olarak daha az önemli bir rol oynadığı Almanya'da (%37) ve Hollanda'da (%30) endişe düzeyi daha düşüktür (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 18).
Mez/dezenformasyonla ilgili küresel endişeler 2019 ve 2020'de yüksek kalmaya devam etmiştir. 2020'de Reuters'in küresel örnekleminin yarısından fazlası (%56) koronavirüs krizi vurmadan önce bile haberlerin güvenilirliği konusunda endişeli olduklarını belirtmiştir. Endişe, sosyal medya kullanımının yüksek olduğu ve geleneksel kurumların genellikle daha zayıf olduğu Brezilya (%84), Kenya (%76) ve Güney Afrika'da (%72) daha yüksek görülmektedir. En düşük endişe seviyeleri Hollanda, Almanya ve Danimarka'dadır. Endişe düzeyindeki en büyük artış altı puan ile, öğrencilerin protesto eylemlerinin sonucu hükümetle öğrenciler arasında çıkan çatışmaların devam etmesiyle 2020'de Hong Kong'da gerçekleşmiştir. Onu dört puanlık artışla, yabancı hükümetlerden gelen yanlış ve yanıltıcı bilgiler konusundaki endişe artışı ile Finlandiya izlemektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 17).
İnsanlar, haber sitelerinden (%20), WhatsApp gibi mesajlaşma uygulamalarından (%14) ve Google gibi arama motorlarından (%10) çok daha önde sosyal medyayı (%40), mezenformasyon ile ilgili en büyük endişe kaynağı, başka bir deyişle en önemli mezenformasyon kanalı olarak görmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 19).
Veriler daha ayrıntılı incelendiğinde, tüm ülkelerde (%29) en çok Facebook'tan endişe duyulduğu, bunu YouTube (%6) ve Twitter’ın (%5) izlediği görülmektedir. Ancak Brezilyalıların WhatsApp (%35) gibi kapalı mesajlaşma uygulamaları hakkında daha fazla endişe duydukları görülmektedir. Aynı şey Şili, Meksika, Malezya ve Singapur için de geçerlidir. Bu endişenin yanlış bilginin bu tür özel ve şifreli ağlarda daha az görünür olmasıyla ilgilidir. Az görünüp bilinmesi doğrulanmasını güçleştirmektedir. Buna karşılık, Filipinler'de (%47) ve ABD'de (%35) en büyük endişe kaynağı Facebook iken, Japonya'da en büyük sorun Twitter, Güney Kore'de ise YouTube olarak görülmektedir. Facebook bu iki ülkede de çok daha az kullanılmaktadır. Bu endişeleri dikkate alan pek çok platform, Facebook, Twitter ve YouTube dahil olmak üzere, yönergeleri ihlal eden yanlış bilgileri kaldırma yoluna gitmiştir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 19-20).
Koronavirüs krizi insanlara bu ağların sadece siyasetle ilgili değil her türlü zararlı yanlış bilgiyi yaymak için kullanılabileceğini göstermiştir. Reuters'in sınırlı sayıda ülkede yaptığı korona sonrası araştırmasında katılımcıların %37’si Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformları ve %32’si mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla COVID-19 hakkında çok sayıda yanlış bilgiyle karşılaştıklarını belirtmiştir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 19).
Ankete katılanların çoğu, sahte ve güvenilmez haber sorunlarını çözmede en büyük sorumluluğun yayıncılarda (medya şirketleri ve gazeteciler - %75) ve platformlarda (Google ve Facebook gibi - %71) olduğunu düşünmektedir. Bunun nedeni, şikayetlerinin çoğunun, tamamen başka kanallar tarafından oluşturulan veya dağıtılan haberlerden ziyade ana akım medyadan gelen yanlı veya yanlış haberlerle ilgili olmasıdır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 9, 19).
Ancak hükümet müdahalesi söz konusu olduğunda çok daha karmaşık bir tablo görülmektedir. Özellikle Avrupa (%60) ve Asya'da (%63) 'sahte haberleri' durdurmak için hükümet müdahalesi konusunda kamuoyunda daha çok beklenti vardır. Buna karşılık on Amerikalıdan sadece dördü (%41) hükümetin daha fazlasını yapması gerektiğini düşünmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 9).
Reuters'in 2019 araştırmasında, katılımcılardan haber medyasının performansını, haber medyasının doğru konulara odaklanıp odaklanmadığı, güncel olayları anlamaya yardımcı olup olmadığı, insanları güncel tutup tutmadığı, doğru olumlu/olumsuz kelimeleri kullanıp kullanmadığı, güçlü olanı izleme ve inceleme konusunda iyi bir iş çıkarıp çıkarmadığı gibi beş alanda değerlendirmeleri istenmiştir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 26).
Veriler, haber medyasının son dakika haberlerini verme konusunda onları açıklamaktan daha iyi iş çıkardığını göstermektedir. Ülkeler genelinde, katılımcıların neredeyse üçte ikisi medyanın insanları güncel tutma konusunda başarılı olduğunu (%62), ancak haberleri anlamalarına yardımcı olmada daha az başarılı olduğunu (%51) düşünmektedir. Yarıdan azı (%42) medyanın takipçilik rolünde, diğer bir deyişle zengin ve güçlü insanları izlemede başarılı olduğunu düşünmektedir. Bu nitelikler açısından ilginç ülke farklılıkları da vardır. Finlandiya (%51) ve Norveç (%51) gibi Kuzey Avrupa ülkelerindeki haber kuruluşları, zengin ve güçlüleri izleme konusunda en yüksek oranlara sahiptir. Buna karşılık, Güney Kore (%21), Macaristan (%20) ve Japonya (%17) gibi ülkelerde medyanın bu konuda aynı derecede başarılı olamadığı görülmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 27).
Çevrimiçi platformlar, birçok yayıncının her zamankinden daha fazla kişiye ulaşmasını sağlasa da, dijital ortamdaki iş modelleri çeşitli güçlükler barındırmaktadır. Geleneksel medya şirketleri, basılı medya gelirlerindeki keskin düşüşler ve çevrimiçi izleyicilerden para kazanma konusunda devam eden sorunlar nedeniyle personellerini işten çıkartmaktadır. Katılımcıların yaklaşık %45'i haftada en az bir kez basılı bir gazete için ödeme yaparken, onları çevrimiçi haberler için ödeme yapmaya ikna etmek çok daha zor olmaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 22-23).
Bu alanda en güçlü darbeyi alanlar, daha küçük mobil ekranlara geçiş, Facebook ve Google'ın pazar gücü ve reklam engellemenin yükselişi nedeniyle zayıflayan dijital reklam gelirine bağımlı yayıncılar olmuştur. Reuters'in 2016 verilerine göre, reklam engelleme %10 (Japonya) ile %38 (Polonya) arasında değişmektedir ve 35 yaş altı arasında çok daha yüksektir. Anket örnekleminin yaklaşık üçte biri, gelecek yıl akıllı telefonlarına bir reklam engelleyici yüklemeyi planladıklarını söylemiştir. Reklam engellemenin tek bir nedeni yoktur. Çoğunlukla reklamın miktarı ve dikkat dağıtıcı doğası ile ilgili mutsuzluğu yansıtır, ancak Hollanda ve İspanya'da bu alanda güçlü mahremiyet endişeleri olduğu görülmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 22).
Mevcut çevrimiçi reklamcılık modelleri değişmekte, markalı ve sponsorlu içerik gibi alternatif biçimler ortaya çıkmaktadır. Sponsorlu içerik kafa karışıklığına neden olmaktadır. Uygulamanın en yaygın olduğu altı ülkeye bakıldığında, tüketicilerin bu konuda Kanada ve ABD'de en rahat ve Almanya ve Kore'de en dirençli olduğu görülmüştür (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2016, p. 22).
Dijital reklam geliri tehlikedeyken ve tek başına yüksek kaliteli gazeteciliği desteklemek için yeterli olmazken, endüstri genelinde tüketicileri abonelik, bağışlar veya makale başına ödemeler yoluyla çevrimiçi haberler için doğrudan ödeme yapmaya ikna etme yönünde bir baskı oluşmaktadır. Norveç (+4 puan), İsveç (+6) ve Finlandiya'dan (+4) gelen önemli artışlarla birlikte, 2018'de birçok ülkede çevrimiçi haberler için ödeme yapan ortalama kişi sayısı artmıştır. Bu ülkelerde az sayıda yayıncı vardır ve bunların çoğu sürekli çeşitli ödeme stratejileri izlemektedir. Söz konusu ülkeler, habere değer veren, güçlü bir abonelik geleneğine sahip ve dilin ve pazarlarının küçük boyutunun onları yabancı rekabetten koruduğu zengin toplumlardan gelmenin ek avantajlarına sahiptirler. Ancak daha karmaşık yapılara sahip ülkelerde hala çevrimiçi haberleri ücretsiz olarak sunan birçok yayıncı vardır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 22, 9).
Aboneliğin yükselişi, kaliteli haberlerin sadece bunu karşılayabilenlere ulaştırıldığı iki katmanlı bir sistemle ilgili endişeleri artırmaktadır. Bu nedenle bazı haber kuruluşları erişimi ücretsiz tutmayı, ancak gönüllü katkılar istemeyi tercih etmektedir. Bulgular, nispeten az sayıda kişinin şu anda haber kuruluşlarına bağışta bulunduğunu göstermektedir (Birleşik Krallık ve Almanya'da sadece %1, İspanya'da %2'ye ve ABD'de %3 gibi). Ancak yaklaşık olarak, Reuters 2018 örneğinin dörtte biri (%22), maliyetlerini başka yollarla karşılayamayacaklarını düşünürlerse gelecekte bir haber kuruluşuna bağış yapabileceklerini söylemektedir. Nitel veriler, bağışlar ile 'sahte haberler' ve medyanın bağımsızlığı konusunda endişe duyma arasında ilişki olduğunu göstermektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 23-25).
2019'da haber endüstrisinin çabalarına rağmen, abonelik, üyelik veya bağış yoluyla çevrimiçi haberler için ödeme yapanların sayısında yalnızca küçük bir artış görülmektedir. Büyüme, ağırlıklı olarak İskandinav ülkeleriyle sınırlıyken (Norveç %34, İsveç %27), 2017'deki büyük sıçramanın ardından ABD'de ödeme yapanların sayısı (%16) sabit kalmıştır. Daha yüksek ödeme oranına sahip ülkelerde bile, büyük çoğunluğun yalnızca bir çevrimiçi aboneliği olduğu görülmektedir. Yine de cesaret verici olan, çoğu ödemenin bir kereye mahsus olmak yerine süreklilik taşıyor olmasıdır. Bazı ülkelerde, çoğunluk sınırlı bütçelerini haber yerine eğlenceye (Netflix/Spotify) harcamayı tercih ederken bir çeşit abonelik yorgunluğu da baş göstermektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 9).
2020'de, ABD %20 (+4) ve Norveç %42 (+8) dahil olmak üzere bir dizi ülkede çevrimiçi haber ödemelerinde önemli artışlar görülürken, bir dizi başka ülkede daha küçük artışlar görülmüştür. Tüm ülkelerde çoğu insanın hala çevrimiçi haberler için ödeme yapmadığını belirtmek önemlidir. Genel olarak, abone olanlar için en önemli faktör içeriğin ayırt ediciliği ve kalitesidir. Aboneler böylece daha iyi bilgi aldıklarını düşünmektedirler. Bununla birlikte, çok sayıda insan ücretsiz olarak erişebilecekleri haberlerden memnun görünmektedir. Hiçbir şeyin kendilerini ödeme yapmak için ikna edemeyeceğini söyleyenlerin oranı da oldukça yüksektir (ABD'de %40 ve Birleşik Krallık'ta %50) (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 9).
Reuters araştırmacıları ilk kez 2018’de katılımcıların haber okuryazarlığını da ölçmüş ve farklı haber okuryazarlığı düzeyleri belirlemişlerdir. Haber okuryazarlığı düzeyi daha yüksek katılımcılar televizyon yerine gazeteleri tercih etme eğilimindedir ve sosyal medyayı haberler için genelden çok farklı bir şekilde kullanmaktadır. Ayrıca yanlış bilgilerle başa çıkmak için hükümetlerin müdahalelerine karşı daha temkinli görünmektedirler (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 9).
Ayrıca haber endüstrisinin nasıl çalıştığına dair bilgi sahibi olmak ile gelecekte haberler için ödeme yapma olasılığı arasında açık bir ilişki saptanmıştır. Reuters'in 2018 araştırmasının bulguları, yanıt verenlerin üçte ikisinden fazlasının (%68) haber endüstrisinin sorunlarından habersiz olduğunu ya da çoğu haber kuruluşunun dijital haberlerden kâr elde ettiğine inandığını ortaya koymaktadır. Gerçekte, çoğu dijital haber sitesi, yatırımcılar tarafından sübvanse edilmekte, alternatif gelir akışları veya yayın veya basılı yayınlardan elde edilen kârla ancak faaliyet göstermektedir. Dijital gazetelerin zarar ettiğinin farkında olanların (örneklemin %10'u), bir haber aboneliği için ödeme yapma veya bağış yapma olasılığı daha yüksektir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 24).
Haber/medya okuryazarlığının etkilerinden biri, haber kullanımındaki alışkanlıkların değişmesidir. Reuters'in 2019 anketinin olumlu bir bulgusu, katılımcıların dörtte birinden fazlasının (%26) 'daha itibarlı' haber kaynaklarına güvenmeye başlamasıdır. Bu oran Brezilya'da %36'ya ve ABD'de %40'a yükselmiştir. Katılımcıların dörtte biri (%24), nispeten daha kötü itibarlı kaynakları kullanmayı bıraktıklarını ve neredeyse üçte biri (%29) yanlış olma potansiyeli taşıyan bir haberi paylaşmamaya karar verdiğini belirtmiştir. Davranışlar, yanlış bilgilendirme endişesinin yüksek olduğu ülkelerde daha çok değişmiş gibi görünmektedir. Brezilya'da katılımcıların neredeyse üçte ikisi (%61) ve Tayvan'da %40'ı, yanlış bilgilerin damgasını vurduğu son seçimlerden sonra sosyal medyada potansiyel olarak yanlış bir hikaye paylaşmamaya karar verdiklerini belirtmiştir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 22).
Reuters, 2014'ten beri içerik türü tercihlerini de takip etmektedir. 2018'deki bulgular, izlemek yerine okumaya yönelik ezici bir tercihin olduğunu göstermektedir. ABD, %12 ile haberleri en çok video (+2) olarak tükettiğini söyleyen toplam olmakla birlikte orada bile katılımcıların %62'si haberleri çoğunlukla metin halinde tüketmeyi tercih etmektedir. Finlandiya'da bu rakam %86'ya çıkmaktadır.. Bulgular, farklı ülkeler ve kültürler arasında bir bölünme olduğunu ortaya koymaktadır. Tüm Asya ülkeleri (Japonya dahil) çevrimiçi haber videosu izlemeye daha eğilimlidir, ancak yine de Asya ülkelerinde yanıt verenlerin üçte ikisi çoğunlukla metin tercih ettiklerini söylemektedir. ABD ve Kuzey Avrupa ülkelerinde çevrimiçi video daha az tercih edilmektedir. Format tercihi konusunda yaşın önemli bir faktör olmadığı görülmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 28).
Video haber tüketimine bakıldığında, 2020'de ilginç bölgesel farklılıklar görülmektedir. Çevrimiçi nüfusun yaklaşık olarak onda dokuzu (Kenya'da %93, Filipinler'de %89 ve Hong Kong'da %89) haftalık olarak video haberlere çevrimiçi olarak eriştiklerini söylerken bu oran bazı ülkelerde yaklaşık yarı yarıya daha azdır (Almanya %43, Danimarka %41 ve Birleşik Krallık %39). Ülkeler genelinde katılımcıların yarısından fazlası (%52) her hafta YouTube, Facebook ve Twitter gibi bir platform aracılığıyla video haberlere ve katılımcıların üçte biri (%33) haber web siteleri ve uygulamalar aracılığıyla haberlere erişmektedir. Ancak yine ülkeler arasında çok önemli farklılıklar vardır. Hong Kong'da katılımcıların dörtte üçü (%76) video haberlere üçüncü taraf platformlar aracılığıyla erişirken, bu rakam Birleşik Krallık'ta dörtte birden (%23) daha azdır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 28).
Podcast'ler, daha iyi içerik ve daha kolay dağıtım nedeniyle dünya çapında popüler hale gelmektedir. Gençlerin radyo dinlemekten çok podcast kullanma olasılığının daha yüksek olduğu görülmektedir. 2018’de anket örnekleminin üçte biri (%34) en az ayda bir podcast dinlemektedir ancak önemli ülke farklılıkları vardır. Podcast'ler İrlanda'da (%38) Birleşik Krallık'takinden (%18) iki kat daha popülerdir. Bir teori, podcast'lerin insanların arabalarında çok zaman geçirdiği için ABD (%33) ve Avustralya (%33) gibi ülkelerde daha yüksek olduğu yönündedir. Hollanda'daki daha düşük kullanım seviyelerinin (%18) daha kısa yolculuk mesafeleri ve daha fazla bisiklet yolculuğu ile ilgili olabileceği düşünülmektedir. Yaş grupları söz konusu olunca 35 yaş altındakilerin, 45 yaş üstüdekilere oranla iki kat daha fazla podcast dinlediği görülmektedir. 35 yaş altı hem akıllı telefonları hem de Netflix ve Spotify gibi isteğe bağlı hizmetleri benimseyen bir nesil olduğu için bu beklenen bir durumdur. Buna karşılık, daha yaşlı grupların radyo dinleme olasılığının daha yüksek olduğu görülmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 10, 29).
Podcast'leri kullanma oranı 2020'de önemli ölçüde artmış, ancak koronavirüs tecritleri bu eğilimi geçici olarak tersine çevirmiştir. Ülkeler genelinde, yanıt verenlerin yarısı (%50), podcast'lerin diğer medya türlerinden daha kolay anlaşıldığını ve daha fazla derinlik sağladığını söylemektedir. Podcast kullanıcılarının yaklaşık yarısı, pazarın en çok geliştiği ABD'de bir haber podcast'i dinlemektedir. ABD'deki podcast kullanıcıları, bu formatın diğer medya türlerine göre karmaşık konular hakkında daha fazla derinlik (%59) ve daha geniş bir bakış açısı (%57) sağladığını söylemektedir. Haber podcast'leri en çok 25-34 yaş grubu arasında popülerdir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 9, 25-26).
Akıllı telefonlara olan bağımlılık giderek artmaktadır. 2018'deki anket örnekleminin ortalama %62'si, akıllı telefonu haberler için haftalık (+6) kullandıklarını söylemektedir. Bu oran dizüstü bilgisayarların (%64) hemen arkasından gelmektedir. Çoğu ülkede akıllı telefonlarla haberlere erişim altı yılda iki katına çıkmıştır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 27).
Akıllı telefon, 2019'da haberlere erişim konusunda önemini artırmaya devam etmiştir. Katılımcıların üçte ikisi (%66) haberlere erişmek için haftalık olarak akıllı telefon kullanmaktadır (+4). Apple News ve Upday gibi mobil haber toplayıcıları giderek güçlenmektedir. ABD'deki AppleNews artık Washington Post'tan (%23) daha fazla iPhone kullanıcısına (%27) ulaşmaktadır (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2019, p. 10).
Akıllı telefonlara bağımlılık 2020'de de artmaya devam etmiştir. Katılımcıların üçte ikisinden fazlası (%69) akıllı telefonu haberler için haftalık olarak kullanmakta ve bu cihazlar, üçüncü taraf platformlarda kısa video ve podcast gibi içeriklerin büyümesini teşvik etmektedir. Akıllı telefonları haber için ana cihaz olarak kullananların, haberlere sosyal ağlar üzerinden erişme olasılıkları daha yüksektir. Kullanım genellikle, sabit hat internetinin daha az yaygın olduğu Kenya (%83) ve Güney Afrika (%82) gibi Güney yarımkürenin bazı bölgelerinde daha yüksektir. Bu alnada en düşük kullanım Kanada (%55), Japonya (%52) ve Doğu Avrupa'da görülmektedir. Ancak buralarda bile akıllı telefon haberlere erişmek için ana platform olma yolunda ilerlemektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 29).
Ülkelerin neredeyse yarısında bireyler (%48) her hafta haberlere erişmek için iki veya daha fazla cihaz kullanmaktadır, bu oran 2014'te %39’dur. Bilgisayarlar ve dizüstü bilgisayarlar birçokları için önemini korumaktadır, ancak akıllı telefonun rahatlığı ve çok yönlülüğü avantaj sağlamaktadır. Birleşik Krallık'ta akıllı telefon 2017'de bilgisayarı geride bırakmıştır ve 2020’de anket örnekleminin yaklaşık üçte ikisi tarafından kullanılmaktadır. Tabletlerin kullanımında büyük bir değişiklik görülmemektedir. Daha büyük ekranlarından dolayı tabletlere daha çok yaşlı ve varlıklı bir kullanıcı grubu tarafından önem verilmektedir (%26) (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2020, p. 30).
Bu eğilimler hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir, çünkü daha kısa izleyici dikkat süreleri ve daha küçük mobil ekranlar üretilen haber içeriğini etkilemektedir. Resimlerin ve videoların, dikey gösterim için yeniden biçimlendirilmesi ve mobil bağlamda çalışması için genellikle metinle açıklama eklenmesi gerekmektedir (Newman, Fletcher, Kalogeropoulos, Levy & Nielsen, 2018, p. 27).
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2016). Reuters Institute Digital News Report 2016. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2017). Reuters Institute Digital News Report 2017. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2018). Reuters Institute Digital News Report 2018. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2019). Reuters Institute Digital News Report 2019. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2020). Reuters Institute Digital News Report 2018. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2016). Reuters Institute Digital News Report 2016. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2017). Reuters Institute Digital News Report 2017. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2018). Reuters Institute Digital News Report 2018. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2019). Reuters Institute Digital News Report 2019. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Newman, N., Fletcher, R., Kalogeropoulos, A., Levy, D.A.L. & Nielsen, R. K. (2020). Reuters Institute Digital News Report 2018. Reuters Institute for the Study of Journalism.
Reuters Institute for the Study of Journalism. (2021). Digital News Report 2021.
Reuters Institute for the Study of Journalism. (2020). Digital News Report 2020.
Reuters Institute for the Study of Journalism. (2019). Digital News Report 2019.
Reuters Institute for the Study of Journalism. (2018). Digital News Report 2018.
Reuters Institute for the Study of Journalism. (2017). Digital News Report 2017.
Reuters Institute for the Study of Journalism. (2016). Digital News Report 2016.